Freud'un peşinde Sherlock Holmes titizliğinde: "Didik Didik Freud" çıktı!

-
Aa
+
a
a
a

Şenol Ayla'nın Serol Teber'le hazırlayıp sundukları Didik Didik Freud programının kitabı çıktı! Açık Radyo kitaplarının da 18.'si olan "Didik Didik Freud" kitabını Ayla ile Açık Gazete'de konuştuk.

Şenol Ayla Açık Radyo stüdyosunda elinde Didik Didik Freud kirta

(15 Aralık 2021 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)

 

Ömer Madra: Açık Radyo’nun Açık Gazete’si devam ediyor, Açık Radyo Kitaplığı’nın yeni yayımlanan kitabından bahsedeceğiz, kitabı yayına hazırlayan da Şenol Ayla. Hangi programdan, kitaptan bahsediyoruz? Didik Didik Freud. Müteveffa Serol Teber’le Şenol Ayla’nın birlikte hazırladıkları ve podcast’lerde de muazzam sayıda dinleme oranına sahip bir programın kitabından bahsediyoruz. Hoş geldin Şenol!

Özdeş Özbay: Merhaba!

Şenol Ayla: Merhaba Özdeş, merhaba herkese!

Ö.M.: Şenol, epeydir görüşemedik, sen Açık Radyo’da çeşitli programlar yaptın ama ilk programın Didik Didik Freud’la oldu değil mi?

Ş.A.: Doğru, sene 2004, Açık Radyo Elmadağ’da henüz, ilk yerinde, Üftade Sokak’ta.

Ö.M.: Kitabın girişinde de o Üftade sokaktaki koridoru etraflı bir şekilde anlatıyorsun. “Bir gecikme değil, bir hazır olma meselesi olarak Didik Didik Freud” diye bir sunuş yazısı yazmışsın kitaba, eline sağlık! 

Orada programın büyüsünü bozma kaygısından, sesin ses olarak kalması takıntısından, emin olamama durumundan, hepsi ya da hiçbiri ama en çok da Serol’a koşup, “Bak, radyodan ne dediler, bizim programı kitap yapmak istiyorlar ne dersin?” diyememe halinden söz etmişsin. Şimdi bu bana bir hatırlatma yapma imkânı veriyor; Haziran 1995’te radyo yayına geçmeden yayımlanan Açık Radyo Manifestosu’nda “Radyo ne işe yarar?” diye sormuş, “Zihin tiyatrosu” kurmaya ve bir yerde de “Sağırlara program yapmaya” yarar demiştik. İşte bu kitap bana sorarsan kesinlikle sağırlara program yapmanın 26 sene sonra gerçekleştiği hal. Yani şunu demek istiyorum, programcılarımız arasında Muammer Ketencoğlu gibi görme yetisi olmayan, kör dediğimiz, kendisinin de kör demekte hiçbir sakınca görmediği dinleyicilerimiz ve programcılarımız var ki Muammer Ketencoğlu radyonun 26 yıllık serüveninde yer alan müthiş bir dinleyicidir, programı dinleme imkânı vardı hiç şüphesiz ama okuma imkânı yoktu. Şimdi sağırlar için bir program yapma vaadini de bu şekilde yerine getirmiş olduğumuzu düşünüyorum. Ne dersin?

Ş.A.: E, doğru söylüyorsunuz? Aslında Açık Radyo çok uzun yıllardır bir kültür merkezi ve kültür kaynağı olmayı hedefledi ve başardı, sadece bir radyo değil artık, bir sürü uzantısı var programlar dışında. Bunların dışında sosyal medyadaki uzantıları var, toplantılar var, birçok sayfa açılıyor, birçok yeni yola gidiyor bu programlar. Bu kitap da onların bir örneği oldu. Belki de bu kadar bekledikten sonra içime sinmesi ve “hadi yapalım” demem bu sene çok ilginç, bu soruları ben de sordum sunuş yazımda sizin de aktardığınız gibi. Bunun önemli bir taşı olduğunu düşünüyorum. Açık Radyo iyi ki var ama “söz uçar yazı kalır”, bu kitap da kalıcı kısmı olacak. Biz seslerimizi kaydediyoruz, uzaya yolluyoruz, sonra gerekirse geri çağırıp dinliyoruz ama yazı farklı bir şey. Siz haklıydınız,  yıllardır “kitap yapalım” diyorsunuz bana, ben de nedense “hayır” diyorum, hep de içimden düşünüyorum, Serol olsaydı ne derdi? Ben kendi başıma ikimiz adına karar vermek durumunda kaldım, Serol’u erken kaybetmemiz nedeniyle. Fakat programı elimde kitap olarak tutmak çok farklı bir şey. Şimdi gerçekten sesim titredi çünkü Serol olsaydı yanımda, o benden daha çekingendir, “sen konuş” derdi eminim. Serol’un bu konuda bir kitabı da var biliyorsunuz, Bilimsel Bir Peri Masalı - Freud’un Aile ve Tarihsel Romanı. Onu hazırladığı dönemde yola çıkıp yapmıştık Didik Didik Freud’u, sonra programı kitap haline getirirken gördüm ki aslında burada bizim sohbetimiz var, başka bir hava, başka bir atmosfer var. İyi ki de kitap olmuş diyorum şimdi bu kadar yıl sonra. Beklediğimize değmiş mi, siz söyleyin?

Ö.M.: Kesinlikle değdi bence. Giriş yazısında da belirttiğin gibi, kapatırken, “Serol, Didik Didik Freud kitap oldu bak, konuştuğumuz her şey, her kelime var içinde” diyorsun. Serol da “karamba!” (yaşasın) diyor!

"Didik Didik Freud’un kitabı da programı gibi, yepyeni insanlara ulaşacak diye düşünüyorum"

Ş.A.: Programı dinlemiş olanlar ‘karamba’yı bilecekler, ben daha fazla anlatmayayım, sürpriz olsun. Pio Baroja’yla ilgiliydi, bu konuşmamızda geçmişti, o zaman da çok gülmüştük programda! Sunuş yazısını “karamba” ile kapatmak istedim, gerçekten de “karamba” derdi, coşku nidasıyla “hay allah!” da içeriyor, “yaşasın” da içeriyor, “helal olsun” da içeriyor, ortaya her şeyi içeren bir “karamba”.

Ö.M.: “Neden Freud?” başlıklı ilk programda Serol Teber’e “Bu programı kimler dinlesin?” diye soruyorsun, ve bence kilometre taşı niteliğinde bir cevap veriyor Serol Teber: “Kendini, dünyayı, başkalarını merak edenler dinlesin derim. Çünkü kuramlardan ziyade Freud’un biyografisine odaklanan bir program yapmayı öngördük” diyor. Bu bana yine Açık Radyo Manifestosu’nu hatırlattı. Orada “Hiçbir çözüm üretmeyeceğimize söz veriyoruz” deyip bir parantez açıyoruz; “olsa olsa dünyadaki meraksızlık sendromuna geçici bazı çareler getirmeye çalışabiliriz. Yani size bir şey vermek istemiyoruz, mümkün olduğu oranda sizden bir şeyler almak istiyoruz” diyoruz. “Bu bizim ortak projemizdir” cümlesiyle bitiyor manifesto. Bence Serol Teber’in büyük bir isabetle ortaya koyduğu şey de bu, “aynanın ters yüzünden bakmak” diye bir ifade kullanıyor yer yer kitapta. Ne diyorsun? 

Ş.A.: Açık Radyo’nun anahtar kelimesi ‘merak’.  Burada bir şeyleri merak eden birçok insan, merak eden diğer insanlara bunu aktarıyor ve aktarırken de deli gibi çalışıyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar, o merak diğer merakı çağırıyor ve bu böyle çığ gibi büyüyüp gidiyor. Ben de Serol’a, “Bu program sadece psikiyatri ve Freud’la ilgili değil, hayatla, ölümle, her şeyle ilgili olacak değil mi?” diye sormuştum, o da şöyle demişti; “Freud’un biyografisi öyle derin ve açık ki onun peşine takılanlar Kristof Kolomb’vari bir serüvene başlamış olacaklar. Şöyle ki, iyi bir donanımla Hindistan’a diye yola çıkıp Amerika’ya varılabilir. Bu çok hoş bir pozitif yanılsamadır. Kötü olan, Hindistan’a diye yola çıkıp gerçekten Hindistan’a varmaktır.” Biz gerçekten Freud’un peşine takıldığımızda birçok merakın peşinden birçok yere gittik. Benim için bu çok hazıra konma durumuydu. Çünkü Serol yıllarca bunun peşinden koşmuş ve birçok kapı açmıştı ve ben o kapılardan kafamı uzatıp içeri baktım. Çok şanslıyım, şimdi dinlenme oranlarından görüyorum ki programın açtığı kapıdan çok sayıda insan kafasını uzatıp bakıyor ve oralardan bir yerlere gidiyor. Bu çok mutluluk verici bir şey, biz Didik Didik Freud’u yaptığımız zaman radyoya gelip programı yapar, çıkar, “Acaba nasıl oldu, insanlar ne düşünüyor?” derdik. Bunu anlamamızın çok fazla bir yolu yoktu, hiç yolu yoktu, sosyal medya yoktu, eş dost iyi şeyler söylüyordu ama onlara da çok güvenemiyorduk. Şimdi sosyal medyadan geribildirimleri görüyorum, insanların ne kadar çok dinlediğini görüyorum. Bu durum Serol’u da hoşnut ederdi, program birilerinin kafasında bir şeyler açıyor ve oradan başka bir yerlere gidiyor. Didik Didik Freud’un kitabı da programı gibi, yepyeni insanlara ulaşacak diye düşünüyorum.

"Serol, Freud’un peşinden çok uzun yıllar gitmişti"

Ö.Ö.: Ben şeyi merak ediyorum, Freud’u yeteri kadar didik didik edebildiniz mi? Sanki bu yolculukta daha konuşulacak çok şey varmış gibi de duruyor. Altı ay kısa bir dönem de değil bir yandan.

Ş.A.: Evet, haklısınız. Freud’un peşinden Serol çok uzun yıllar gitmişti ve onun kafasında bu konu tamamdı, tamamlamıştı, kitabını yazmıştı, programını yapmıştı ama başka meraklar vardı. Daha önce de bahsettiğim gibi biz bu didikleme işini sevmiştik, sıraya başka insanları koymuştuk aklımızda. Gene Serol’un teklifiyle Stanley Kubrick’i didikleyelim demiştik. Hemen konuşmaya, planlamaya da başlamıştık, neresinden başlayalım, nasıl ilerleyelim diye.

Ö.Ö.: Çok hoş olurmuş gerçekten.

Ş.A.: Eyes Wide Shut filmini uzun uzun konuştuk aramızda, bununla girip sonra kronolojik devam ederiz gibi Kubrick’e girmiştik kafamızda.

Ö.M.: Didik didik Kubrick.

Ş.A.: Didik Didik Kubrick hem daha da kafiyeli olacaktı, değil mi? Biz meraklarımızın peşinde bir sürü didikleme yapabileceğimizi hissetmiştik çünkü bu bize iyi gelmişti. 

Didik Didik Freud: Defter ve kalemle ya da koşarken dinlenen podcast

Ö.M.: Kadim programcılarımızdan Cemal Mutlu da gündelik yürüyüşlerinde ya da koşularında podcast’ten Didik Didik Freud’u dinlediğini ve büyük bir merakla dinlemeyi sonsuza kadar götürebileceğini söylemişti. Ben de kitabı baştan sona şöyle bir hızla okuduğum zaman Cemal Mutlu’nun neden böyle söylemiş olduğunu çok net anlıyorum. Açık Radyo’nun açıklanmamış ilginç taraflarından bir tanesi de bana göre ansiklopedist tavrı. Açık Kitap bunun en belirgin örneklerinden biri, bundan 11 sene önce yayımlandı, içinde Freud’un yazdığı ve aldığı sayısız mektup var.  Çok sayıda insan, konu, olağanüstü bir içerik var. Eskilerin sık sık kullandığı bir terim vardır, “32 kısım tekmili birden” denir bu tarz film, kitap ve ansiklopedilere. Yani burada psikanaliz tabii var ama intihal var, intihar var, kıskançlık var, seks var.

Ş.A.: Aşk var, tutku var.

Ö.M.: Nazizm var, faşizm var, kadın hareketi var, düş yorumu var, kompleksler var ve muazzam edebiyatçılar var, Stendhal, Shakespeare, Goethe, Cervantes.

Ş.A.: Dostoyevski…

Ö.M.: Homeros, Sherlock Holmes bile var.

Ş.A.: 2015’te Didik Didik Freud’u tekrar yayınladığımızda sosyal medyada her hafta paylaşımlar yapıyordum. Dinleyiciler ,“Defter ve kalemle dinliyorum, notlar alıyorum, bazı yerleri kaçırıyorum, acaba orada ne dediniz?” gibi yorumlar yapıyorlardı. İşte kitap ona da hizmet edecek. 

Ö.Ö.: Bu arada podcastin dinlenme sayısı 700 bine yaklaşmış, bu çok ciddi bir rakam. 

Ş.A.: Gerçekten mi? Bunu bilmiyordum. 

Ö.Ö.: Evet, şu anda hâlâ günde ortalama 1000 civarı dinleniyor Didik Didik Freud.

Ö.M.: Evet, bu olağanüstü bir şey, Cemal Mutlu da üst üste, bütün programları baştan sona dinleyerek koşularını tamamladığını anlatmıştı. Bunun içinde nazizmin büyük yalanları, günümüzün paralellikleri de var, otoriterliğin, faşizmin yükselişi de var, nazizmin ve faşizmin cinayetleri de var. 

Ş.A.: Göç de var.

Ö.M.: Treblinka var, roman var, edebiyat var, müzik var, Akhnenaton bile var yani! Serol Teber'in aynanın arka yüzü dediği her şey. 

Ş.A.: Tevfik Fikret de var ve o sizin özel isteğinizdi, onu da unutmayalım.

"Dinleyicilerimiz kitabı alırlarsa orada kendilerine de içten teşekkürlerimi görecekler"

Ö.M.: Evet, Serol Teber büyük bir nezaketle bunu da belirtmiş, bu melankoli bağlantısı müthiş bir paralellik ve iç içe geçen halkalar halinde müthiş bir genişleme de sağlıyor. Şunu da eklemek lazım, Didik Didik Freud’la birlikte Açık Radyo’nun programlarından dönüştürülmüş kitap sayısı yirmiye ulaşmış oluyor. Bu da hiç yabana atılır bir koleksiyon değil doğrusu.

Ş.A.: Gerçekten öyle. Umarım ileride Timuçin Oral’la birlikte yaptığımız Sanat Uzun İlham Sonsuz programı da kitap olur, o da çok merak peşinde bir programdı. Hatta biliyorsunuz programla eşzamanlı olarak twitler de atıp üzerine konuştuğumuz sinemaları, resimleri de paylaşıyorduk. 

Ö.M.: Peki, galiba artık bir iki dakikamız var, söylemek istediğin, ilave etmek istediğin bir şey var mı?

Ş.A.: İki şey var izniniz olursa; bu programda büyük oranda ben hazıra konmuştum, o zaman Serol’un engin bilgisini sadece onunla konuşarak didiklemeye çalışmıştım. O bir hazıra konmaydı, onu herkes fark ettiği gibi ben de farkındayım. Kitabında editörüm Sıla Tanilli tarafından hazırlandığını, benim büyük oranda yine hazıra konduğumu söyleyeyim. Didik Didik Freud’u deşifre eden ve bunu yıllar önce ilk defa belki de kitap halinde düşünen ilk kişi dinleyicimiz Işık Ezber’di. Ona da teşekkür edeyim, yıllar önce o programı deşifre edip göndermişti bize, hatırlarsınız. Kitapta  birçok insanın emeği var, hepsine sunuş yazısında teşekkür ettim ama programcı arkadaşlarımız da var içlerinde Meral Akman, Şebnem Süer gibi. Onlara da çok teşekkür etmek istiyorum, burada yetişmeyen teşekkür listemin hepsi sunuşta var, dinleyicilerimiz kitabı alırlarsa orada kendilerine de içten teşekkürlerimi görecekler. Kapatmadan önce son bir şey daha söylemek istiyorum. Açık Radyo’da aktivizm süreklidir, bunun saati, vakti yoktur biliyorum, bugün doktorlar grev yapıyor ve ben de bir doktorum, Serol da doktordu, ikimiz bu programda onları ne kadar desteklediğimizi, çok haklı nedenlerle aslında hasta hakları için grev yaptıklarını söylerdik burada. TTB’nin güzel bir sloganı var “G(ö)revdeyiz” diye. Çünkü doktorlukta grev tam olarak yapılamıyor, acil servisler çalışıyor, görevdeyiz ve grevdeyiz. Tüm meslektaşlarımı da desteklediğimi buradan duyurmak istiyorum. Çünkü aslında hastalar için yapılıyor bu grev. 

Ö.Ö.: Tıp öğrencileri de boykottaymış, onlar da destek veriyor.

Ş.A.: Yaşasınlar o zaman.

Ö.M.: Onlar da destek veriyor, bu da yeni bir son dakika haberi. Bu vesile ile söyleme imkânı bulduk, öğrencilerin de doktorları desteklediğini belirttik bu vesileyle. Şenol, çok çok teşekkür ederiz. 

Ş.A.: Ben teşekkür ederim. Burada olmak çok güzeldi.

Ö.M.: Harika bir kitap olmuş Didik didik Freud. Açık Radyo’nun programlarından dönüştürülmüş 18. kitabı.

Ö.Ö.: Şimdiden soranlar var, “Nereden bulabiliriz?’ diye, herhalde yakında dağıtıma gidecektir.

Ş.A.: Peki, o zaman 10. baskıyı yaptığımızda yine programa çağırır mısınız beni?

Ö.M.: Elbette.

Ş.A.: Tamam anlaştık o zaman. 

Ö.M.: Bitirirken, ben bir parça seçtim izninizle; kitabın en önemli kavramlarından bir tanesi melankoli, Serol Teber’in de senin de en temel ilgi alanlarınızdan birini oluşturuyor, bir dal diyebiliriz buna, çok iyi bilinmeyen ama son derece önemli bir kavram. Sigmund Freud’un da en temel kavramlarından biri. Melankoli’yle ilgili son derece güzel, eskilerin iyi bildiği bir şarkı var. Peppino di Capri’nin Melankoli şarkısı, onunla bitirelim programı. 

Ş.A.: Çok teşekkürler, sağ olun!

Ö.M.: Görüşmek üzere, hoşça kalın!